-
1 резать
несов.; сов. - разре́зать, заре́затьре́зать мя́со на кусо́чки — eti doğramak
ре́зать мета́лл — metal kesmek
2) тк. несов. ( об острых предметах) kesmekнож совсе́м не ре́жет — bıçak suyu kesiyor
ре́зать скот — hayvan kesmek
4) тк. несов. oymakре́зать по де́реву — tahta üzerine oymak
ре́зать на ме́ди — bakır üzerine oymak
ре́зать ло́жки — odun oyarak kaşık yapmak
5) тк. несов., перен. ( неприятно действовать) tırmalamak; tedirgin etmekу́хо ре́жет — insanın kulağı tırmalanıyor
э́то, ви́дите ли, ре́жет им глаза́ — bundan gözleri tedirgin oluyormuş
6) разг. ( говорить прямо) sözünü esirgememek••ре́зать мяч (в теннисе и т. п.) — top kesmek
-
2 tackle
halat takimi; takim, donati; kosum takimi; palanga (takimi); markaj, tutma, durdurma; ugrasmak, çaresine bakmak, üstesinden gelmek; topu kapmak, ayagindan almak, top kesmek; yakalamak; saldirmak -
3 drop
n. damla, az miktar, şeker, azalma, düşme, düşüş, iniş, perde (sahne)————————v. damlamak, düşmek, bitmek, kesilmek, dalmak, tutulmak, alçalmak, yavrulamak, damlatmak, düşürmek, atmak, söylemek, bırakmak, kesmek, ilişkisini kesmek, görüşmemek, çıkarmak, söyleyememek (harf), öldürmek* * *1. bırak 2. düş (v.) 3. damla (n.)* * *[drop] 1. noun1) (a small round or pear-shaped blob of liquid, usually falling: a drop of rain.) damla2) (a small quantity (of liquid): If you want more wine, there's a drop left.) birazcık, bir damlacık3) (an act of falling: a drop in temperature.) düşme, düşüş4) (a vertical descent: From the top of the mountain there was a sheer drop of a thousand feet.) iniş, alçalış2. verb1) (to let fall, usually accidentally: She dropped a box of pins all over the floor.) düşürmek, bırakmak2) (to fall: The coin dropped through the grating; The cat dropped on to its paws.) düşmek3) (to give up (a friend, a habit etc): I think she's dropped the idea of going to London.) vazgeçmek, bırakmak4) (to set down from a car etc: The bus dropped me at the end of the road.) indirmek, bırakmak5) (to say or write in an informal and casual manner: I'll drop her a note.) bir iki söz söylemek; iki satır yazmak•- droplet- droppings
- drop-out
- drop a brick / drop a clanger
- drop back
- drop by
- drop in
- drop off
- drop out -
4 ham
n. jambon, artist, gösterişçi, acemi oyuncu, amatör radyocu————————v. abartılı oynamak, rol kesmek* * *jambon* * *[hæm](the top of the back leg of a pig, salted and dried.) jambon -
5 scoop
n. top, kepçe, kürek, çukur, vuruş, hamle, atlatma (gazete), haberi ilk verme (gazete), büyük kazanç, vurgun————————v. kepçe ile boşaltmak, diğer gazeteleri atlatmak, para kesmek* * *1. kepçe ile çıkar (v.) 2. büyük kepçe (n.)* * *[sku:p] 1. noun1) (any of several types of spoon-like tool, used for lifting, serving etc: a grain scoop; an ice-cream scoop.) kepçe2) ((also scoopful) the amount held in a scoop: a scoop of ice-cream; a scoopful of grain.) kepçe (dolusu)3) (a piece of news etc that one newspaper gets and prints before the others: The reporter was sure that he had a scoop for his paper.) atlatma haber2. verb(to move with, or as if with, a scoop: He scooped the crumbs together with his fingers.) kepçe ile almak, alıp koymak
См. также в других словарях:
October 2007 clashes in Hakkari — Infobox Military Conflict conflict=21 October 2007 Hakkari PKK attack partof=the Turkey PKK conflict caption=Districts of Hakkari province (Turkey) date=October 21, 2007 place=Near Dağlıca, Yüksekova, Hakkari, Turkey casus= territory= result=… … Wikipedia
October 2007 clashes in Hakkâri — October 2007 clashes in Hakkari Part of the Turkey – Kurdistan Workers Party conflict Districts of Hakkâri Province (Turkey) … Wikipedia
ateş — is., Far. āteş 1) Yanıcı cisimlerin tutuşmasıyla beliren ısı ve ışık, od, nâr Uygarlık ateşten doğmuştur. 2) Tutuşmuş olan cisim 3) Isıtmak, pişirmek için kullanılan yer veya araç Yemeği ateşten indirdim. 4) Patlayıcı silahların atılması Top… … Çağatay Osmanlı Sözlük
atmak — i, e, ar 1) Bir cismi bir yöne doğru fırlatmak Taşı suya atmak. 2) Bir şeyi yere doğru bırakmak 3) Bir kimsenin ilişiğini kesmek Adamcağızı berbat bir yere attılar. 4) e, nsz Koymak Mutlaka yemeklerimize biber atmayı âdet edinmişiz. B. Felek 5)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
darılmak — nsz 1) Hoşa gitmeyen bir tutum, davranış veya söz dolayısıyla gücenip görüşmez olmak, gücenmek, küsmek, ilgiyi kesmek Kalenin üzerine top atmadılar bahanesiyle darılmadı mıydı? Ö. Seyfettin 2) Gücenmek, kırılmak, alınmak, incinmek Sinirlenmek,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
göbek — is., ği 1) İnsan ve memeli hayvanlarda göbek bağının düşmesinden sonra karnın ortasında bulunan çukurluk Düğmeleri birer birer açtı göbeğine dek. Z. Selimoğlu 2) Yağ bağlamış şişman karın Göbeğini eritmek için her sabah bir saat yol yürür. 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük